ENGELLERİ KİM KOYUYOR?
Her sabah evinden çıkan bir birey için şehir, kimi zaman bir fırsatlar diyarıdır. Ancak bazıları için aynı şehir, dikenli tellerle örülmüş bir labirenttir. Bir tekerlekli sandalye rampası olmayan bina, sesli sinyal vermeyen trafik ışığı, işaret dili bilmeyen bir görevli... Bunların hepsi birer engeldir. Ama doğuştan gelen değil; bizim toplumsal olarak inşa ettiğimiz engellerdir.
Yıllar önce otobüste bir genç kızın yaşadığına şahit olmuştum. Görme engelliydi. Yanına oturan kadın sessizce yer değiştirirken arkasından alaylı bir şekilde “nasıl tek başına dışarı çıkıyor anlamıyorum” dedi. O gün anladım ki asıl karanlık gözlerde değil, zihinlerdeydi.
Türkiye'de yaklaşık 9 milyon engelli birey yaşıyor. Bu oran, her 10 kişiden birinin bir şekilde engelli olduğunu gösteriyor. Ama ne yazık ki şehirlerimiz, okullarımız, hatta sosyal hayatımız bu insanların varlığı göz ardı edilerek planlanıyor. Engelli bireylerin yüzde 70’i kamusal alanlara rahatça erişemediğini söylüyor. Bu sadece bir istatistik değil; yaşamın dışına itilen milyonlarca insanın sessiz çığlığıdır.
Empati kurmak, sadece bir gün hatırlamakla olmaz. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde birkaç sosyal medya paylaşımıyla vicdan temizleyip sonra unutanlardan olmamalıyız. Çünkü engelli olmak, sadece bir an meselesidir. Bugün yürüyen biri, yarın bastonla dolaşmak zorunda kalabilir.
O yüzden engelleri kaldırmak, önce zihnimizde başlamalı. Bir bina rampasızsa o bina eksiktir. Bir sınıf işaret dili öğretmiyorsa o eğitim yetersizdir. Bir toplum, farklı bireyleri yok sayıyorsa o toplum gelişmemiştir.
Gerçek medeniyet, herkesin aynı haklara ulaşabildiği bir dünyayı kurabilmektir. Haydi, engelleri birlikte kaldıralım.
Şenay Güngör
İşaret Dili Eğitmeni ve Tercüman