Toplum olarak yıllardır bize öğretilen bir kalıp var: Aile içindeki meseleler, ailede kalmalı. Bu cümle, ilk bakışta mahremiyeti ve aile içi bağlılığı korumaya yönelik gibi görünse de çoğu zaman sorunların büyümesine, derinleşmesine ve çözümsüz hale gelmesine neden olabiliyor. Aile danışmanlığı ise tam da bu noktada devreye giriyor. Ancak ne yazık ki, danışmanlık hizmetine başvurmak birçok kişi için hâlâ bir zayıflık göstergesi olarak algılanıyor. Peki, neden?

Toplumsal olarak güçlü olmanın, sorunları dışarıya yansıtmamanın erdem sayıldığı bir kültürden geliyoruz. Bu anlayış, bireylerin ya da ailelerin profesyonel destek almalarını zorlaştırıyor. Oysa fiziksel sağlığımız için doktora gitmek nasıl doğal bir ihtiyaçsa, duygusal ve ilişkisel sorunlarımız için bir uzmana danışmak da aynı derecede önemlidir. Psikolojik destek ya da aile danışmanlığı almak, zayıf olduğumuzu değil, farkında ve çözüm odaklı olduğumuzu gösterir.

Birçok aile, ilişkilerinde tıkanma yaşadığında bunu bizde bir sorun var diyerek utanç verici bir durum gibi yaşıyor. Oysa sorun yaşamak hayatın kendisinde var. Her aile zaman zaman çatışmalarla, iletişim kopukluklarıyla ya da yaşamın getirdiği zorlayıcı durumlarla karşı karşıya kalabilir. Önemli olan bu süreçlerde nasıl ilerlediğimiz ve hangi yolları tercih ettiğimizdir.

Aile danışmanlığı, bir ailenin bozulmuş olduğu için başvurması gereken bir yöntem değil; tam tersine, ilişkilerini daha sağlıklı, daha işlevsel hale getirmek isteyen bireylerin attığı güçlü bir adımdır. Evlilikte iletişimin tıkandığı, ebeveyn-çocuk ilişkisinin zedelendiği ya da duygusal kopuklukların yaşandığı noktalarda, tarafsız bir uzmandan destek almak süreci iyileştirebilir. Üstelik bu, sadece sorunları çözmekle kalmaz; birbirini daha iyi anlamayı, empati kurmayı ve yeni iletişim becerileri kazanmayı da sağlar.

Toplumda hâlâ danışmana gitmek delilik belirtisi, bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, başkasına ne anlatacağız? gibi söylemler duyuyoruz. Bu önyargılar, bireylerin kendi potansiyellerine ulaşmalarının önünde ciddi bir engel oluşturuyor. Danışmanlık süreci; yargılayan, yönlendiren ya da çözümü kendi elinde tutan bir sistem değil. Aksine, kişinin kendi çözümünü bulmasına rehberlik eden bir yolculuk.

Unutulmamalı ki, yardım istemek cesaret ister. İçinden çıkılamayan bir durumu fark etmek, onu kabullenmek ve çözüm için bir adım atmak güçlü bireylerin seçimidir. Aile danışmanlığına başvurmak, ilişkilerinize verdiğiniz değerin, kendinize ve sevdiklerinize duyduğunuz sorumluluğun bir göstergesidir.

Toplumsal önyargılar değişebilir. Ancak bu değişim, bireylerin kendi iç dünyalarında başlattıkları farkındalıkla mümkün olur. Belki de bir gün, aile danışmanlığına gitmenin zayıflık değil, bilinçli bir adım olarak görüldüğü bir toplumda yaşamak mümkün olur. Ve bu dönüşüm, senin attığın adımla başlayabilir.

Selin Tokay

Psikolojik Danışman

Uzman Profili